(Original publishing date: 02.07.2022)
Dr. Jordan B. Peterson’ın Avrupa kitap turundan esinlendiğim ikinci yazıdır:
‘Yağma yok, Sosyalizm var!’, ‘Ülkücü hareket engellenemez!’ türevi naraların nasıl bir tonlamayla söylendiğini bilmiyor iseniz kendinizi şanslı sayabilirsiniz. Bulanık sloganlar da tıpkı bulanık ideolojiler gibi insanı bugününden alıkoyarlar çünkü, kisinin geleceğini de ipotek altına alarak. Aslında bu açıdan bakıldığında sloganların ömür kısalttıkları da söylenebilir, sağlığa zararlı oldukları da. ‘Slogan’ın kelime kökenine bakacak olursak Galce’deki sluagh (ordu, topluluk)ve ghairm (çağrı, nutuk) sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelir. Birleştiğinde de sözlük anlamı savaş narasına tekabül eder. Jordan Peterson’ın da aralarında bulunduğu bir gruba göre bu anlama bir geçmiş zaman çağrışımı da yüklenir ki sonunda: ‘Ölülerin savaş naraları’na varır.
Savaş naraları ve ölü orduların askerleri… Bu köken, slogan kavramının günümüz Türkiye’sindeki halini de pek güzel yansıtmakta. Fonksiyonel olarak tıpkı savaşan bir ordunun organizasyonu gibi, bir insan topluluğunu kitleleştirmeyi, bireyleri bir nevi tek borazandan çığırttırmaktır sloganların hedefi; daha doğrusu bu amaca hizmet ederler.‘Ee ne var ki bunda?’ diyecek olursanız söyleyeyim: Sloganın kitlesi, topluluğu bir ilüzyondan ibarettir çünkü. En azından bireycilik ışığında kişinin kendisini bir kitlesel araç ya da kimlik ile bu denli bağdaştırması zaten psikopatolojiye merdiven dayayan bir durumdur. Bunu ilüzyon yapansa böyle bir torbaya giren kişileri çevreleyen görünmez bir çittir: Kişi kendini gerçekliğe aykırı olsa da bu slogan atan (genel çerçevede) grupla sarmalanmış bulur ki etrafta çoğunlukla bulunan bir çoban da kullanır ve abartır bu çitleri ki görünmez çitin aslında havadan ibaret olduğu keşfedilemesin.
Yanlış anlamayın, burada kastettiğim toplumsal kimliklerin külli bir reddiyesi değil; sloganların öyle ya da böyle kişiyi soyut bir savaş alanında manipülasyona açık bir piyon konumuna düşürme tehlikesidir. Böyle bir tehlikeyi zaten size ‘Her şeyden önce X’sin’ türevi telkinlerin verilmeye başlamasından da anlayabilirsiniz, ve kendinize yapabileceğiniz en iyi iyilik en az birkaç geri adım atıp nerede bulunduğunuzu düşünmektir böyle bir durumda. Kendinize ait olmayan ve kitlelerde yankılanan sözleri haykırmadan önce tekrar düşünün, bir savaşa er olarak girmektesiniz çünkü ve sizin olmayan bir savaşta mundar olmanız çok olasıdır, idealler bir yana.
‘Ölülerin ağzıyla konuşmaya, etrafa mezar toprağı saçmaya bu kadar mı heveslisiniz?’ der Jordan Peterson da. Bireysel ifade özgürlüğünün intiharı olarak tanımlar sloganları benimsemeyi, daha doğrusu sloganlara kendini benimsettirmeyi. Peterson, politik doğruculuk ve kimlik siyasetiyle bu temelden mücadelesini sürdürmekte eserlerinde ve konuşmalarında. Ayrıca çoğu toplumda yalnızca geçmişle bir bağı olan ya da politize olan söylemler sloganlarmış gibi algılanmakta, fakat kitleselleşen bir takım güncel söylemler de pek ala sloganlardır, en azından aynı kefedelerdir Peterson’a göre.
Bir diğer deyişle: ‘Çalıyor ama çalışıyor’ da aynı kefededir, ‘Gün gelir devran döner’ de. Döndürme vakti gelmedi mi, döndürülmesini beklemekten ziyade? Kitle ve kitlesel hareket ilüzyonundan sıyrılıp akıllıca bakabilen kişi görür zaten bile isteye bir ölüler korosuna katılmanın uyuşturuculuğunu, hantallığını ve bunların bulaşıcılığını. Böyle bakınca da ‘Faiz sebep, enflasyon sonuçtur’ örneği de akla geliyor nedense. Bu tip yeni sloganların müritleri, kanımca toprak üstünde fosilleşebilen tek örnek olabilirler. İlerleyen yıllarda, ortam da müsaitleştiğinde paleontolojide yerli ve milli yeni bir çığır açılabilir, demedi demeyin.