(Original publishing date: 12.04.2022)
‘Dinsizsen neden banka soymuyorsun ki? Sonuçta ahlaki bir kaygın yok!’ … Şayet dini inancına sıkıca bağlı birisiyle tartışmış iseniz bu yargı ile karşılaşmış olma olasılığınız çok yüksektir. Ya da kendiniz, dışa vurmasanız dahi, bu refleksif cevabı kendinize verip üzerine düşünmüş olabilirsiniz sorgulama sürecinizin başlangıçlarında. Meselenin felsefi yanı bir yana, ahlakın din ile kaynaştırıldığı ve birbirinden ayırt edilemez boyuta geldiği durumlarda bu refleks gayet doğaldır da. Ve bu yargıya cevap olarak dile getirilen: ‘Siz hiç bir ateistin bir kiliseyi/camiyi/kürtaj kliniğini bombaladığına şahit oldunuz mu? Asıl şiddetin tohumlarını eken, dinlerin ayrımcı dogmalardır’ refleksi de doğaldır. Bu çıkışlardan bahsederken tabii, Columbine İkilisi’nin (1999) de hiççi bir ikili olduklarını*, ve içlerindeki mizantropiyi canavarca kustuklarını da unutmamak gerekir.
Peki bu doğallıkta ‘insanın iyisinin ve kötüsünün’ her cenahta da bulunabileceğinden, ‘iyilik ve kötülük ağacı’nın meyvesini yiyen(!) bizin sorumluluk ve suçluluğumuzdan ne ölçüde bahsedebiliriz? Geçtiğimiz onyıllarda yapılmış birkaç kriminolojik çalışma bu konuya kısmen de olsa farklı bir bakış açısı sağlayabilir:
a) 1969**’da yapılmış bir kriminolojik çalışma, o zamanlarda ‘cehennem alevi hipotezi’ olarak adlandırılan ve genel anlamda cehennem korkusunun kişiyi suç işlemekten geri tutacağını savunan düşünceyi test etmiştir. Bu hususta yapılan ilk çalışma gençler arasında yapılmış, ve araştırmacılar şaşırtıcı bir şekilde dini inanç ile suçluluk arasında kayda değer bir bağ bulamamışlardır. Ancak dikkat edilmesi gereken bir husus ise bahsigeçen çalışmayı tekrar eden başka başka araştırmacılar birbirinden çok farklı sonuçlar elde etmişlerdir. Velhasıl’ı kelam, bu araştırma(lar)ın sorumuza genelgeçer bir cevap verememelerine rağmen, farklı bölgelerde yapılan çalışmaların bambaşka sonuçlar vermesi de kayda değerdir.
b) 2001***’de yapılmış bir meta-analitik çalışma ise dini inanç ile suçluluk arasında kısmi ve zayıf bir negatif-korelasyon göstermektedir. Bu çalışmanın, kendinden öncekilerden gelenlerin bir derlemesi olmasının yanısıra bir diğer güçlü yanı da, kurbanlı suçlar ile kurbansız suçlar**** arasındaki bir farkı ortaya çıkarmış olmasıdır. Bir diğer değişle, kişinin dini inancının (hipoteze göre) caydırıcı etkisi, kurbansız suçlar üzerinde daha belirgin gözlemlenebilmiştir. Bunu yorumlarken kurbansız suçların genellikle ağır olmayan suçlar olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekir.
Peki ne çıkarım yapabiliriz elimizdeki bu verilerden? Söz konusu ahlak (daha doğrusu etik) olduğunda basit veyahut genelgeçer bir cevabın pek de kolay verilemeyeceği sonucundan başlanabilir. Ayrıca ahlakın tek bir kaynağı olmadığı gibi, tek bir sugeçirmez ‘din ahlakı’ndan da, özellikle günümüzde, söz etmemiz pek mümkün değildir. Bir kişiyi suç işlemeye nelerin ittiğini nelerinse bu yoldan alıkoyduğunun da genelgeçer bir cevabı olmamakla birlikte onun sağlıklı bir şekilde (tercihen) zaten sağlıklı olan toplumuna adapte eden onun kendini tanıyarak sosyalleşebilmiş olmasının devasa etkisi yadsınamayacak boyuttadır. Bu sosyalleşebilme ve uyum sürecinin tekerlerine çomak sokulduğunda ise aslında sorumuza verebileceğimiz cevap çok basittir: Evet, İNSANLARDAN her türlü pislik beklenebilir; özellikle kendiyle sosyalleş(e)memiş olanlardan.
NOTLAR:
*: Kendilerini açıkça hiççi olarak tanımlamamış olsalar da geriye bıraktıkları ‘manifesto’ ve görsel kayıtlarını başka bir lenste açıklamak ya da yorumlamak pek de mümkün gözükmüyor.
** (Mevzubahis görüşleri ve çalışmaları özetleyen bir makale için) : Jensen, E., & Erickson, M. L. (1979). The religious factor and delinquency: Another look at the hellfire hypotheses. In R. Wuthnow (Ed.), The religious dimension (pp. 157–178). New York, NY: Academic Press.
***: Baier, C. J., & Wright, B. E. (2001). If you love me, keep my commandments: A meta-analysis of the effect of religion on crime. Journal of Research in Crime and Delinquency, 38, 3–21.
****: Kurbansız suçlar arasında (kısmen tartışmalı olmakla birlikte) başlıca çevre suçları, uyuşturucu ve yer yer de alkol kullanımı yer almaktadır. Kurbanlı denilen suçlar ise daha sonucunda direkt ve çoğunlukla afekt surette bir başka insanın zarar gördüğü suçlardır.
Negatif korelasyonlu ekstra makale için bakınız: P. Elizabeth Kelly, Joshua R. Polanin, Sung Joon Jang, and Byron R. Johnson, (2015). Religion, Delinquency, and Drug Use: A Meta-Analysis, Criminal Justice Review, Vol. 40(4) pp. 505-523.